Batı dünyasında özellikle son yıllarda ulusal ve/veya yerel düzeyde geliştirilen projelerin toplumsal ve bireysel sağlık üzerine etkisini irdelemek amacıyla “sağlık etki değerlendirilmesi (SED)” kavramı bir yöntem olarak önerilmektedir.1 Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) de desteğini alan bu süreç ülkemizde de uygulanmaya başlanmış olup makalemizde bu kavram ve ülkemizdeki durumu tartışılacaktır.
Endüstri 4.0 devriminin gerçekleşmesi ile kavramlar yeniden anlamlandırılmış ve birçok yeni kavram ortaya çıkmıştır. Yapay zekâ da bu kavramlardan biridir. Bununla birlikte blok zincir, nesnelerin interneti, 5G gibi kavramlarla güncel teknolojiler oluşmuştur.
Teknolojinin hayatımıza daha fazla girmesinin, randevu, reçeteleme ve hasta takibi gibi sağlık hizmetlerinde önemli katkıları olmuştur. Pandemide sağlığın öneminin daha da artmasıyla, teknolojiye ek olarak dünyada sağlık sistemlerinin hızla dijitalleştiği görülmektedir.
Hypoxia-Inducible Factor-1 alpha, oksijen seviyelerine karşı hücresel yanıtta merkezi bir rol oynayan kritik bir transkripsiyon faktörüdür. HIF-1α, ökaryotlar ve tüm omurgalı/ omurgasız canlıların tümünde oksijensiz ortamda hücresel düzeyde adaptasyon sağlanmasında görevlidir. On beş kromozomda yüzden fazla gene bağlanma noktaları olduğu belirlenmiştir.
Ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin verildiği kurumlarda iş sağlığı güvenliği uygulamaları, yaşanabilecek iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önüne geçmede önemli bir yaklaşım olduğu bilinmektedir. Bu kurumlarda fiziksel, kimyasal, biyolojik, ergonomik, psikososyal vb. birçok risk etmeni bir arada bulunmaktadır. Ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin verildiği kurumlarda diş ünitleri, laboratuvar, sterilizasyon birimi gibi bölümler yer almakta ve çalışanların işlem esnasında maksimum hassasiyeti göstermesi ve iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uygun hareket etmesi gerekmektedir. Bu bağlamda Ağız Diş Sağlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde mevcut risklerin tespit edilip gerekli önlemlerin alınması adına FMEA (Hata Türleri ve Etkileri Analizi) yöntemiyle risk analizi çalışması gerçekleştirilmiştir.
AMAÇ: Çalışmamızın amacı 67-75 yaş arası hastalarda kırık riski ve kardiyovasküler risk arasındaki ilişkiyi tespit etmektir. METOT: Hastaların detaylı anamnezleri alınmış ve fizik muayeneleri yapılmıştır. Açlık plazma glukozu, lipid profili, böbrek, karaciğer, tiroid fonksiyonları ve tam kan sayımının yer aldığı laboratuvar parametreleri incelenmiştir. Kemik mineral yoğunlukları ölçülmüştür. Elde edilen bilgiler kullanılarak kardiyovasküler risk skorları (Framingham, SCORE, Q-Risk ve BNF) ve kırık riski skorları (FRAX) hesaplanmıştır. Tüm kardiyovasküler risk skoru sonuçları ayrı ayrı FRAX ile karşılaştırılmış ve aralarında bir ilişki olup olmadığı araştırılmıştır.
Forensic science is a multidisciplinary field in which experts in different fields collaborate to shed light on crime. Forensic genetics, a discipline to distinguish crime commuters/innocents, has a great place within the scope of forensic sciences. Here, Short Tandem Repeat (STR) analyses are the most frequently conducted forensic genetic analyses applied in interval situations such as kinship determinations, parenting tests, comparison of evidence obtained from the crime scene and/or suspects, or identification of individuals.
Dear editor
We read the article titled “Effect of COVID-19 Pandemic on Anxiety and Treatment Adherence in Orthodontic and Dental Patients" prepared by Elhalık and Trakyalı and published in the third issue of your magazine in 2023 with great interest (1). We thank the author and the editorial board for the article discussing the impact of the pandemic on the health behavior of orthodontic and dental patients in the light of current literature. We would like to mention a few points to contribute to the discussion of the study.